9 Temmuz 2009 – 13:16
İnternette değer sunan servislerin tamamen ücretsiz sunulmasından hiç hoşlanmıyorum. Ama benim hoşlanmıyor olmam bir şey değiştirmiyor: artık ücretsiz servis, genel bir kural. Gidiş zaten o yöndeydi, ve Facebook kuralın adını koydu. Facebook gibi bir devin sunduğu inanılmaz servisin tamamen ücretsiz olması, ücretli üyelikten gelir elde eden bir çok networking sitesini, ve aslında daha bir çok servis sistesini tam anlamıyla bitirdi.
Bu konuda yeni bir tartışma, The Tipping Point’i başucu kitabı olan Malcolm Gladwell‘in Chris Anderson‘un yeni kitabı Free‘yle ilgili eleştirisiyle başladı. Seth Godin, “Malcolm yanılıyor” diyerek Anderson’u savundu. Bu tartışmaya başkaları da katılınca önemli bir zihin cimnastiği başlamış oldu.
Severek takip ettiğim Fred Wilson, bizim de cember.net’te kullandığımız “çoğunluğa ücretsiz, ekstra isteyenlere ücretli” olarak tanımlanacak Freemium kavramını savunuyor. “Freemium and Freeconomics” başlığı altındaki yazısında konuyla ilgili düşüncelerini yine Facebook örneğiyle açıklıyor. Wilson, Facebook’un Freeconomics adını verdiği modelin mükemmel bir örneği olduğunu, ücretsiz üyelik / hizmet etrafında reklama dayalı modelin kesinlikle başarılı olduğunu savunuyor.
Karşı tarafta yer alan David Semeria ise blogunda bu modelin hem kendisini, hem de etrafındakileri yokettiğini öne sürerek bu modele “Kamikaze Marketing” adını vermiş. Doğru yaklaşım olsa da ben kendi kendini yoketme konusuna açıklayacağım nedenle katılmıyorum.
Freeconomics’çiler, marjinal maliyetlerin sıfıra yaklaşıyor olmasından yola çıkıyorlar. Ama bu kadar büyük miktarlar söz konusu olduğunda küçük marjinal maliyetler yine büyük maliyetler olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle, Wilson’un freeconomics dediği modelin aslında zaten varolan bir kavramın sempatikleştirilmiş hali olduğunu düşünüyorum: Damping.
Damping, bir ürün ya da hizmetin, çok küçük marjlarla, hatta maliyetinin altında bir fiyatla, hatta tamamen ücretsiz olarak tüketicinin hizmetine sunulmasıdır. Çoğunlukla “büyükler”, “küçükler”i piyasadan silmek için kullanırlar. Herkesin nefesini tutmak zorunda olduğu bir durumda, ilk önce zayıflar boğulur. İşte damping bunu yapmaya çalışır. Eğer anti-damping kuralları işlemezse, güçlü olanlar bir süre sonra zayıfları tamamen silerler, ve sonrasında karşılarına da kolay kolay rakip çıkmaz. İnternetin özgürlükçü ortamı görüntüsü altında, başka tüm sektörlerde uygulanan anti-damping kuralları – henüz – işlemiyor, ve freeconomics dediğimiz sistem, yalnızca güçlülerin hayatta kalacağı bir medya yaratıyor.
Facebook’un 2009 reklam gelirlerinin 475 milyon dolar olacağı öngörülüyor. Facebook, çok büyük bir kitleye ücretsiz servis sunarak, başka şekilde gelir yaratabiliyor. Diğer taraftan Amerika’daki, Türkiye’deki, dünyanın geri kalanındaki daha küçük siteler, bu geliri yaratamıyorlar. Bir süre sonra nefesleri yetmiyor, ve boğuluyorlar. Damping’in tipik sonucu. Facebook yalnızca social networking alanında değil, geliştirdiği daha bir çok özelliğiyle başka siteleri bitirdi, ya da can çekişir duruma getirdi. Google, arama motorlarına, mail servislerine, bunun ötesinde özelleşmiş yazılımlara aynı şeyi yaptı. Microsoft gibi bir dev bile şimdi nefes tutma yarışında çırpınıyor.
Özetle, Carrefour’un, Real’in bakkalları, küçük yerel marketleri bitirmesi gibi, freeconomics, yerel siteleri sürekli bitiriyor olacak. Globalleşme budur zaten. Bu yazıyı freeconomics’ten şikayet etmek için değil, yalnızca olayın adını net olarak koymaya katkıda bulunabilmek amacıyla yazdım. Sektör olarak bizim yapmamız gereken, oyunun ne olduğunu bilip, ona göre “büyük” yaratmaya odaklanmak, başkaları bizi boğmayı denemeden önce bizim nefesimizi güçlendirmemizi sağlamak.
Ancak bu sayede internette yalnızca pazar değil, oyuncu da olabiliriz.
Kategori: Düşünceler, Ekonomi, Genel, Girişimcilik, Pazarlama, Sosyal Ağlar, Web 2.0 | 7 Yorum »